istemiyorlar , orada bir dilekçe yazıyor ve imzalıyorsunuz hemen değişiyor ancak isinize yaramaz, yani hahambaşılığa kaydınız yoksa musevi kabul edilmiyorsunuz. Dini açıdan yani, cemaatin bir parçası olamazsınız vs.

musevilik kan yoluyla geçer.ben musevi oldum dersin ama kendine dersin.

Musevilik degil yahudilik kan bagiyla geciyor benim bildigim.
Soruya cevap olarak evet yazdirabilirsiniz

kurallar değişti mi bilmiyorum ama hristiyan olanlara kiliseden vaftiz belgesi isteniyodu eskiden. ama arkadaşlar kesin olarak istenmiyor diyorsa değişmiş olabilir, bilemem.

ayrıca sonradan yahudi inancına geçebilirsiniz, sonradan yahudi dinine geçilememesi halk içindeki palavralarımızdan biri. musevi ve yahudi farklı şeyler değil.

yahudilikle musevilik aynı şey değil mi,adamın yanlış verdiği bilgiyi tikliyorsunuz.sonra efendim bu hurafeler nerden çıkıyor.

yakınlarda bulamazsanız Ortaköy, Beşiktaş sahile yakın yerlere bakın, sahilden otobüs geçiyor Beşiktaş'tan kalkan ve sahilde inip yürürsünüz. ben konsolosluk dönüşü kullanmıştım, buradaki arkadaşlardan durak adını hatırlayan olur belki, bir de girişte telefonu karşıdaki büfeye emanet edeceksiniz dışarıda bekleyeniniz yoksa çünkü alınmıyor.

4 levent'te birkaç hesaplı otel var. 3-4 yıldızlı.

sahilden 22 ve 40t istinye dereiçi tarafına döner. ineceğin durak kaplıcalardır. ama benim tavs,yem istinye sahilde hemen bi otel var, çok hoş bir yer gibi durmuyo ama yürüme mesafesinde. bi arayabilirsin. koç ünv de dibinde. onu da gecelik kalma opsiyonları için arayabilirsin. misafirhaneleri var içeride ama dışarıdan kalmaya izin veriliyor mu bilmiyorum.

tek tik - mesaj sunucuya başarıyla yollandı.

cift tik - mesaj sohbet arkadaşınızın telefonuna başarıyla iletildi. Not: Bu, mesajı okundu anlamına gelmez, yalnızca mesajın iletildiğini gösterir.

www.kadinvekadin.net

android sistemli telefonlarda ne yazık ki o olay sağlıklı çalışmıyor, karşı taraf samsung kullanıyorsa yani, iphone'larda okuyunca çift tik

iphonelarda çift tikin okunduktan sonra çıktığı benim de dikatimi çekti. diğerlerinde ise iletilince, okunmasa dahi çift tik oluyor.

iphonelarda da mesajın iletilmiş olması çift tik görünmesi için yeterli. mutlaka okunmuş olması gerekmiyor.

aşçıyım,kendime arkadaş ortamında mahalle dönercisi diyorum usta

ben scuba eğitmeniyim. dalçık deriz birbirimize gunde 8 dalıs yapınca. cunku dalıs keyifli bi is. oyle otomatige baglayınca dalgıclıgın keyfi kacıyor aslında sadece dalıp cıkıyosun.

avukatım, çok fazla şehir dışı yapıyorum. kamyon şoförü olsam bu kadar yol yapmazdım derdim hep. sonra öyle kamyon şoförü kaldım arkadaş arasında.

sabun yapabiliyorum. çok işsiz kalırsam da beyaz işine gireceğim, dağıtıcıları bile ayarladım.

ek: şu sabun meselesine açıklık getireyim. mesleğimi duyan beş kişiden beşi "hımm, sabun yapıyorsunuz yani" diyor da.

psikolojik danışmanlık deyince zaten çoğu zaman karşımdakiler hıı deli doktoru yani diye belirtiyolar,açıklamayı bıraktım ben de 'hıhı evet' diyorum

öğrenciyim fazla söze gerek var mı?

kitapçıyım. kitap hamalıyız deriz. ki doğrudur.

genel cerrahi - kanalizasyoncu
göğüs cerrahi - tüpçü
çocuk cerrahi - sünnetçi
dahiliye - pratisyen fort
üroloji - malum

kimse yazmamış bari ben yazayım.

İşsizim: Serbest ticaret

Çevre mühendisi = bok mühendisi :))) bölüm başkanımız ilk derste söylemişti arıtma işine girdiğimde kesinlikle hak verdim doğru demiş :))

reklamcı - kiralık katil

kabin memuru - uçan memeliyim vesselam

IT - bilgisayar tamircisi

iş sistemleri analisti

genelde tepki "o ne lan" şeklinde.. anlatınca da anlamıyorlar.. içinde "anal" kelimesi geçtiği için onla ilgili espriler olabiliyor

İnsan Kaynakları : İnsan manyakları

Hasta Bakıcı - Kolsuzlara 31 çektirmek

psikolog - hıhımcı, para duvaracısı

sanırım olmadı. ağlamak insana özgü bir durum, duygu dışavurumu neden tahammül edemesin ki? sanırım samimi olmayan birinin yanında ağlamışsınız.. maalesef bunu bile algılayamayacak insan türleri ile yaşıyoruz...

sevgilim edemezdi. şimdi sevgilim değil ama cok daha özelim kendisi. yine edemiyor. e normal tabi ben de olsam ben de kendime tahammul edemezdim.

En yakin arkadasim. Kendisi genel olarak aglama eylemini sevmiyor. Kotu hissettirmedi acikcasi cunku o da oyledir yani, yaninda aglanilmasini sevmiyor. Baskasi olsa kotu hissettirirdi belki ama

hayır olmadı.. yani artık ağlama dediler ama bu tahammül edememekten kaynaklı değil..

gülmemin ve ağlamamamın battığı birileriyle zaman geçiremem zaten, benim için ikisi de önemli şeyler katlanamayan siktirsin gitsin..

annem yanımda ağlıyordu. ağlayacaksan dışarı çıkar mısın diyecektim. sonra annemi babamın yanında ağlarken hiç görmediğimi fark ettim. çünkü muhtemelen babam tahammül edemezdi. sonra insanın yalnız ağlaması aslında kötü diye düşündüm. bi kere de sevgilim bana tahammül edememişti. işte böyle düşüne düşüne nerden nereye geldim ya, içim çürüdü 5 saniyede

tahammül edememek değil de annem ve sevgilimin ağlamasına dayanamam.canlarının o kadar yanması benim üzerime düşeni yapamadığımdan kaynaklıymış gibi hissediyorum.hemen sussunlar, ağlamasınlar hatta mümkünse gülsünler isterim.

oldu. sevgilimdi. bok gibi hissettirdi. numara yapıyorum sanıyordu, halbuki ben gözyaşlarımı kontrol edemiyordum. hala da edemem ama artık kaşarlandık, kolay kolay akmıyor çeşmeler.

bir insana mutsuz olduğu, mutsuzluğunu ifade ettiği için tepki gösteren birinin sağlıklı bir insan olabileceğini düşünmüyorum. tahammül edemeyişi kendiyle alakalı bir şeyler anlatıyor bence.

babam edemezdi , halbuki ağlatan da oydu... vefat etti, bir damla yaş akmadı gözümden. Bak dedim, beni duyuyorsa bir yerlerden diye, artık ağlamayacağım.
Eşim de edemiyor ne yazık ki, ama onunki kilitlenme, kilitleniyor adam, ama ben tutmuyorum kendimi.

rengi falan çok önemli değil, uygun fiyatsa zaten düşük olacaktır. Kadıköy'de iskeleden boğaya giderken onlarca kuyumcu var. Alışveriş merkezindeki Atasay'dan alacağınızın yarı fiyatına gelir. O caddedekilere teker teker bakın derim.

kapalı çarşıdaki kuyumcularda markaların benzerlerini çok daha uygun fiyata alabilirsiniz. ben zen de beğendiğim bi modeli %40 daha ucuza almıştım.

rengi çok önemli, G almaya çalışın en kötü. renk ne kadar iyiyse taş küçük olsa bile parlaklığı, ışığı yansıtması ona bağlı. alabiliyorsanız 0,40 civarı almaya çalışın, Ariş ve zen'nin internet sitelerinde indirimli ürünlere bakın, garantisi olsun.

olumlu yanlarını kullanıyorum duyuru hariç öle pek kaptırmadım kendimi sitelere.
Sadece facebook ve duyuruyu kullanıyorum.

twitter ve soundcloud'ı ayırıyorum. diğerlerinin hepsi gereksiz. insanları dikizlemek ve insanların kendi yansımalarını doğada görmek adına zaman geçirdiği siteler.

eskiden bi sanane.com vardı. sosyalleşiyoruz sanırdık. hey gidi.

Facebook'u ilk kullanmaya başlayınca yüzyılın icadı gibi gelmişti, ailemden uzakta oldugum için maille fotograf gönderiyordum, bekle ki yüklesin ( her yerde internet aynı verimde değil tabii) bir de blog acmıştım sadece aile üyeleri takipçim, yazıyordum falan. bir de Face'in yer bildirimi olunca... çok kullanışlı oldu benim için.
Twitter kullanmıyorum, foursquare olmasa da olur, instagram'da öyle.

Anadolu yakasında bulamazsanız diye yazayım, Medical Park Suat Süphan Erşahin benim de şu anda takibimi o yapıyor doğuma kadar, çok tatlı, hem anne hem baba adayına hiç üşenmeden her ayrıntıyı anlatan, gercekten ilgili bir hekim.

Yeditepe üniversitesi hastanesinde doçent dr Rukset Attar süper bir uzman , 9 ay onla geçirdim herkese tavsiye ediyorum . Normal doğum yanlısıdır tamamen

ben de affedemiyorum, çıkış noktam da şu; ben yapmıyorsam bu bir, ikincisi de dün bunu yaptı, yarın başka birşey, sonra bir başkası... o kişiye güven sıfırlanıyor yani. Annem de olsa, eşim de olsa aynı.Hani bir laf var çok seviyorum; I'm not heartless, I learn to use my heart less''. Hani 30'dan sonra da değişemem herhalde. Bir arkadaşım şunu demişti bana; herkese bir çekmece yapmışsın, biriktirip çıkarıp çıkarıp bakıyorsun sanki.
bir de astrolojiye inanıyor musunuz bilmiyorum ama ben Akrep'im mesela :)

biraz kindarsın galiba. affetmeyi ve unutmayı öğrenmen lazım, sonradan öğrenilebilir şeyler bunlar.

Maalesef affedemiyorum. Sevmediğim insanları affedebiliyorum biraz ama çok sevdiklerimin bana hata yapmasını kabul edemiyorum maalesef. "Bana lan, bana nasıl yapar, hiç mi tanımadı/anlamadı beni?!" oluyorum :)

Herkes için bi çetelem var, istemeden tuttuğum; muhakkak günün birinde kendimce ödeştiğim. Diğer türlü uyku tutmaz :)

Çok iğrenç bir huy, törpülemeye çalışıyorum. Böylesini de tavsiye etmiyorum. Affedebilmek bir erdemdir.

hatadan kast ne ki? kazık mı attı? pilavı lapa mı yaptı? biri ile buluşacakken canı istemedi de ekti mi?

kindafr gibi duruyorsunuz buradan. ondan affetmiyorsunuzdur.

ben bir iki şey dışında affediyorum, hatta pek umurumda olmuyor.

kindarlık gibi değil, istemiyorum işte. yapmasınlar. hele ki baştan uyardığım bir şeyle neden karşılaştığımı anlayamıyorum ve deliye dönüyorum. ben dikkat ediyorum, özen gösteriyorum. neden bazen öyle saçma, çirkin hatalar ve savurganlıklar yapıyorlar anlamıyorum. istemiyorum bunu.

herkes hata yapar,insan olmanın bir gereği bu.sen hiç mi hatasızsın,olur da yanlış bir şey yaparsan ve affedilmesen çok üzülürdün eminim.herkes şansı hakeder.affetmezsen en çok sen üzülürsün.bu insanın üstünde hep yüktür.affet gitsin.bak o zaman daha huzurlu olacaksın.

Ben de hemen affediyorum. Ustunden azicik zaman gecince sinirim kizginligim geciyor. Hatta oyle ki bazi artik insanlar ne de olsa affeder diye iyice abartabiliyolar:(

YAhu arkadaşlar hiç affetmem filan diyorsunuzda, siz mükemmel hatasız insanlar mısınız?

Her yaptığınız ettiğiniz mükemmel ve kusursuz mu, hiç mi yanlış bir şey yapmıyorsunuz?

Eğer öyleyse ne alâ da, eğer değilseniz ve normal, ölümlü ve hata yapabilen varlıklarsanız neyin tribindesiniz de hiç bir şeyi affetmem, unutmam modunda dolaşıyorsunuz?

Birde dünyada yapılan hataları başa kakan insan kadar itici şeyler çok az. Açıkcası kendi yaptığınız hatalarıda sürekli düşünüp hep hatırlıyor sürekli kendi başınıza kakıyor musunuz?
Eğer öyleyse özgüvensiz ve eziksiniz. Eğer kakmıyorsanız şımarık ve bencilsiniz. 2 türlü de kötü bir özellik

ses ayarlarina baksana kardes

belki sesleri kapatmissindir. ya da guncellemeden sonra olmustur. bende sorun yok

yok hersey normal ayarlarında hatta arayan ve uyarı almadıklarıma özellikle baktım .

rahatsız etme moduna almışsın hacı sen.

yok be roket, ona da baktım, ayarlarla ilgili herşey normal.

Elynza

2 kadeh kırmızı şarap, kalbe de faydalı.

yarım remeron

sizinle aynu durumdayım.gece yatmadan 1 saat öne süt ayran yoğurt fln deniycem birşeyler.
ilaçların etkisini bilemem de uyku hapı kullanırsanız şu olabiliyor uyumaya uyuyorsunuz ama ayılmanız çok zor oluyor.uyku bünyeye yetmiyor

unisom

hsyatınızda ömrünüzün geri kalanını birlikte geçirmek istediğiniz bir insan yoksa evlilik fikri saçma. evlenmiş olmak için evlenmek. bundan şu kadar sene sonra evlenmiş çocuklu görüyorum kendimi vs demek..
ama eğer o insanla karşılaşırsanız evlilik ufak bir teferruat olarak kalıcaktır.

kadın, bekar, aday adayı bile yok.

erkek. bekar.

açıkçası evliliği oldukça gereksiz buluyorum. bence evlilik öncesinde de tıpkı evlilikten sonra olduğu gibi taraflar birbirlerine saygı çerçevesinde yaklaşabilmeli ve güven duygusunu hissettirmeli. eğer evlenirsem bunun nedeni çok büyük ihtimalle ileride çocuğum saçmasalak formaliteler yüzünden gayrimeşru olarak görülmesin devlet nazarında diye olurdu, onun dışında bence atılan bir imza getirecese o ilişkiye bir ciddiyet, zaten ortada problem var demektir bence.

bu dediklerim tabii güzel ülkemde sıkmıyor pek, bu kafayla düşünen bir kadın bulmak oldukça zor (e tabii onlar da haklılar, etraftaki erkeklere baktıkça böyle nasıl güvensinler karşı tarafa?).

evlilik = buyuk sorumluluk gerekli ama zamani gelince gerekli..hani evlenmek icin evlenilmemeli diye dusunuyorum...

erkek bekar..en az bir 10 yil daha bekar hedef 2023 :)

Hafta içi en büyük aktivitesi yemek yerken dizi-film izlemek olmayan bir adam bulursam düşünürüm. Bana sırf evlendiğim için köşeye sıkışmışım gibi hissettirmeyecek, gereksiz pek çok sorumluluk yüklemeyecek ve boğmayacak biriyle olabilir. Bunun dışında büyük konuşmamak gerekiyor ama istemem naçizane olarak.

Uyuşuk, domestik ve kadına aşırı yüklenen bir erkekle olsun istemem. Aksini bulursam fazla uzatmadan evlenirim. Yıllarca ilişki yaşanmasını doğru bulmuyorum.

evlilik, inanç meselesini dışarıda bırakırsak tuhaf, hatta komik. evlilik olmadan cinsellik olmayacağına inananlar dışındakiler neden evlenirler, yaş 35'i geçti, anlayamadım, anlayamayacağım. (zenginlerin, miras vs. muhabbeti için evlenmesi ayrı tabii, ona bir şey diyemem)

Evlilik bence gerekli bir kurum, kiminle evli olduğuna bağlı diyorum. Kaçınılacak bir durum değil.

Mutluyum, nasıl anladığımın "şu oldu da anladım" diye bir cevabı yok ben her şeyini her hareketini sevdim, eşimle beraberken mutlu hissediyorum kendimi,
Erkek yaşım 30 eşim 28 yaşında 2,5 yıllık evliyiz.

Önceleri gayet gereksiz bulurdum ama hayatini gecirebilecegin birini bulduktan sonra o kadar sacma bir durum da değil zira işin içine diplomatik şeyler giriyor. Evet sevdiğim adamla birlikte de yasayabilirim ama günün birinde hastaneye yatsa, acil bir durum olsa yasalar önünde hicbir bagimiz yok; o durumda elim kolum bagli oturmak en son isteyecegimsey olur.

Bu yuzden cok seviyorsam, yaninda olmak istiyorsam bir imza da atarim gozuyle bakiyorum artik.

evlenene kadar evliliğin gercekten beraber yaşamaktan farklı olduğunu bilmiyordum. zaman içerisinde anladım, tecrübe ettim ki, sadece mutlu bir evlilik değil, aynı zamanda mutlu bir boşanma da yaşayabileceğin insanı bulmak gerek, aile ilişkileri minimumda ( bağımlılığı olmayan) biri olması gerek. Duygusal ve cinsel açıdan çekilen açlık, "nasılsa seviyorum" la idare edilebilir birşey değil. Yemek zevkin tamamen uyumsuzsa olmuyor, cunku bir ömür birlikte geçecek, ben 33 eşim 38 yaşındayız, en buyuk problemleri hep onun herseye burnunu sokan ailesi yüzünden yasadık ( bir de avrupalı sözüm ona) ama bir an geldi, ayrıldık, o kadar guzel ayrıldık, o kadar guzel arkadas kaldık ki, şimdi bebek bekliyoruz.
evlilik, hiçbir duygundan ve halinden utanmayacağın insanla güzel. evlilik asla acaba ? diye sordurmayan insanla güzel.
bir an gelip, "ben onu seviyoruuuum" dediğin ile değil,
"ulan.! herşeyimi kabul ediyor" dediğinle güzel.

çevremde evlenip de gerçekten mutlu olan çift o kadar az ki bu beni evlilik fikrinden gittikçe soğutuyor.

mutlu gibi görünen ama esasında çok mutsuz olanlar var bir de. bence elzem değil. hele çocuk sahibi olmak gibi bir özlem yoksa ortada hiç gereği yok.

merhaba. bu konu 2-3 senedir benim de kafamı epey kurcalıyor. yaşım 24, erkeğim.

ben açıkçası evliliğin toplumun geneli için gerekli/gereksiz şeklinde genelleştirilebileceğini düşünmüyorum. kimi bireyler için gerekli, kimileri için gereksiz olabilir. neticede, bir kişi ile -boşanma olmadığını varsayarsak- hayatın geri kalanını bir kişiyle önemli ölçüde paylaşmak, kimilerine cazip gelebildiği gibi kimilerine itici/korkutucu gelebilir.

genel olarak evliliğin çok basit bir kavrama indirgendiğini görüyorum. 'belli bir yaşa geldiysen evlenmek durumundasın' gibi genel bir algı var. hayatın geri kalanını veya birkaç senesini birlikte geçirilecek kişi ile paylaşırken, hele hele ortada bu kritere uygun bir sevgili yokken 'evlenmek' amaçlı birilerini bulmaya çalışmak çabasını çok tehlikeli buluyorum. uzunca bir süre aynı yatağı paylaşacağım kişiyle 'gelişigüzel, herhangi birini ararken denk gelmek' fikri hoşuma gitmiyor.

bu açıdan, evlenmeyi aslında şanslı bir popülasyonun elde ettiği bir ayrıcalık olarak görüyorum diyebilirim. aşkın, duyulan heyecanların bir ömrü olduğunu ve bu heyecanların, kalp atışlarının zamanla geçeceğini biliyorum. ancak bunlar geçtiğinde dahi, kendisiyle birlikte zaman geçirmekten çok hoşlanacağım bir hayat arkadaşı ile birlikte yaşamak fikri bana açıkçası oldukça sevimli görünüyor. ama bu, 'ne olursa olsun evlenmek zorundayım.' gibi bir düşünceyi elbette beraberinde getirmiyor. genel olarak; benimle tamamen kafa dengi bir kişi ile rastlaşmak, onunla birliktelik kurmak ve sonra evlenmeyi isterim. ancak, böyle bir durumun yaşanmaması gibi bir ihtimalin de olduğunu kanıksadım. bu anlamda, 28-30 yaşına gelmiş, sevgilisi olmayan birisi olursam, 'evlenmek' amaçlı olarak birisini arayacağımı düşünmüyorum.

içgüdülerimin etkisinden midir bilinmez, çocuğun da yer aldığı ve tarafların birbirlerinin hayatlarını zorlaştırmayıp, aksine güzelleştirdiği keyifli bir evliliğim olmasını isterim. bugün benim için nasıl ki aile bireylerimin önemi benim için çok yüksek bir seviyedeyse, benzer şekilde, kendisinin önemi benim için çok yüksek seviyede olacak bir kimse ile uzun vadeli bir birliktelik ve aile kurmak benim için keyifli olur diye düşünüyorum.

evlilikle ilgili kaygıların önemli ölçüde, insanların birbirlerini kısıtlama hastalığından kaynaklandığını düşünüyorum. neticede bireyler sırf evliler diye, birbirleri üzerinde kısıtlama yapma haklarına sahip değiller.

insan doğasının tek eşli mi çok eşli mi olduğu sorusu zaman zaman kafa kurcalatabiliyor. muhtemelen doğamız tek eşli değil. ancak, kafa dengi bir kimse ile oluşturulacak birlikteliğin/evliliğin keyfinin, sık sık başka kimselerle birliktelik kurmanın getireceği hazdan baskın olacağını düşünüyorum.

bazen; her ikisi de 55-60 yaşına gelmiş turistleri el ele gezerken görüyorum ve içten içe, kendilerinin sahip olduğu gibi bir birlikteliğe sahip olmak isterdim, diye geçirmeden edemiyorum.

kafamı kurcalayan bir konu olmasından dolayı, görebileceğiniz gibi uzun bir cevap oldu. ben yazarken keyif aldım, dilerim siz de okurken (okursanız) keyif alırsınız.

@The Pleasure of Pain "bir an gelip, "ben onu seviyoruuuum" dediğin ile değil,
"ulan.! herşeyimi kabul ediyor" dediğinle güzel." Bu ksıım üzerinde düşünmeye değer gerçekten. Teşekkürler. Yalnız, o kadar güzel ayrıldık ki şimdi bebek bekliyoruz kısmını anlayamadım :) Ayrıldıktan sonra mı bebek yapmaya karar verdiniz?

@afush o kadar türbülansı birbirimizden nefret etmeden atlatıp, arkadas olarak yine harika vakit geçirmeye başlayınca birlikte bebek sahibi olmak istediğimiz kişinin birbirimiz olduguna karar verdik. Dışarıdan , kaosun dışından bakınca dogru adam / dogru kadın senmişsin ayılması yani.

@The Pleasure of Pain İlginç bir yaklaşım ama demek ki işe yarıyor. Umarım mutluluğunuz hep devam eder. :) Allah analı babalı büyütsün diyorum.

teşekkürler darısı başınıza ;)

Son sınıfta evlendik. Harika bir yasam tarzı. Hayat kurmak ve merdivenin basamaklarini gore gore çıkmak cok zevkli. Oglumu öpmek cok guzel. Gülüşünü izlemek cok guzel. Benim notum sudur: evlenip de cesareti kalmayan basireti kesilen inanci zayiflayan bir maasa bakan kisiler mutsuz olurlar. Evlilik beni kamciladi ve bekarken hayal edemedigim basarilara götürüyor. Bunu esim ve oglumla yapmak da cok ayri bir haz veriyor.

bana göre gerekli ya da gereksiz olarak değerlendirmek doğru olmaz. sevdiğiniz ve gerçekten aşık olduğunuz doğru kişiyi bulma lütfuna erişti iseniz eğer, o zaman evlenirsiniz (gereklidir şıkkı burası için geçerlidir). şayet böyle birşey yok ise, tam tersi bir durum var ise, o zaman da böyle birşeyin düşünülmesi mantıksız, saçmadır. (burda da gereksiz geçerlidir.)hepimiz ilk sıradaki şanslı kişiler olmak isteriz tabi. olmadığımız zaman da bu evlilik konusu hep böyle kafamızı kurcalar durur. ben de bu kişilere dahil.

erkek, bekar, 26

bundan bir yıl önce bu soruyu sormuş olsanız "gerek yok" şeklinde ahkam kesebilirdim önce onu belirteyim.

evlilik, gerekli olduğu için yapılmamalı bana kalırsa. benim kırılma noktam "doğru insan" ı bulmamla başladı. birlikte güzel vakit geçirmekten (çok önemli ancak bence ancak 3. hatta 4. sırada filan gelir) daha fazla, güven duygusuyla beraber bir karar aşamasına geldik herhalde.

o kişiyle evlenmek istediğimi anladığım bir çok nokta oldu. birkaç anektod aktarmam gerekli bunu anlatabilmek için. mesela, onun evinde ilk kaldığım gecenin sabahı, sabah 7 de işe gitmeden önce kahvaltımı hazırlamış, tostuma kadar yapıp tost makinesinin yanına koymuş, bana sadece makinenin içine koyması kalmış... mesela, ben sedef hastasıyım, kafamda vücudumda bir sürü yaralarım var, ilaç sürmeyi aksattığım zaman eline kremi alıp "ihmaall ediyorsun! aç sırtını şu ilacını süreyim" demesi, en çok lezyon olan zamanlarımda bile dokunmaktan hiç çekinmemesi... ilacı sürekli kullanmamın zararlı olduğunu öğrendiği zaman "kullanma hayatım sen her halinle güzelsin, sürme boşuna o kremleri" demesi... mesela babamla tanışırken sakin görünüp şakaklarından damla damla ter süzülmesi, yemekte bıldırcın olması, babamın "ye kemiğiyle bişey olmaz?!" argümanına gık demeden uyup çatır çatır kemikli bıldırcın yemesi...

inanın ki o karşıma çıkmadan önce "ne evliliği yaa adam kahrı mı çekicem" düşüncesindeydim, şimdi ise onun olmadığı hayatı düşünemiyorum. Biliyorum ki birkaç yıl içinde aşk bitecek. Ama önemli değil, biz hem sevgiliyiz hem de çok iyi dostuz. Biliyorum ki bu adam bana bir şey olmasın diye üzerime titreyecek. Biliyorum ki ben onun için ömrüm boyunca çok şey feda ederim ki şimdiden ediyorum da. Biliyorum ki onun da benden yana hiç şüphesi yok. Biliyorum ki bana ne kadar sinirlense de beni dövmez. Biliyorum ki hasta olsam, yatalak olsam, karnım burnumda hamile, sonrasında obez olsam benim yine de yanımda olacak.

işte böyle bir güvenle evlenmeye karar verdik biz de. Allah utandırmasın.

26 yaş, kadın, nişanlı.

depresyonun derecesine bağlı. yani kendini kaybediyor mu, alkol uyuşturucu kullanıyor mu, şiddet eğilimi var mı, uyuyup kalıyor mu saatlerce gibi şeyleri bilmek lazım.

depresyondan kastınız nedir? ilaç kullanıyor mu mesela? doğuma az zaman kaldı ve eşimin annesi gelecek bir süre yanımıza dogum sonrası, uyku ilacı kullanıyor hani öyle terapilik bir durum da değil sadece huzursuz bir kadın, ben ona bile emanet etmek istemiyorum aslında.
depresyon özellikle genç yaşlarda gündelik hayatı daha fazla etkiliyor sanki, unutkanlık, tahammülsüzlük, hele çocuk anlayabilecek yaşta ise o karamsar ruh hali etkiler gibi geliyor. doktor değilim, anne adayı olarak fikrim bu sadece.

Hayır.

asla etmem

soruya bak, asla !

Değresyonun şiddetıne göre tehlikeli bile olabılır

bakıcıyı gerçekten tanıyorsam, şiddete meyledecek gibi değilse bir süre üçümüz birlikte vakit geçirdikten sonra emanet edebilirim. belki ona da keyif verir. bebek insanı değiştiriyor.

kader kelimesini türkçede birebir en iyi karşılayan kelime; "ölçü".
"takdir" de sessiz harflere dikkat edersen aynı kökten geldiği anlaşılabilir düz bir akıl yürütmeyle; "değer/ölçü biçen/vermek" demek.
onun dışında özgür irade, şu bu; hepsi "yorum".

Allah her şeyi bilir senin seçimlerinin sonuçlarını ama seçimlerine karışmaz. Kaderini sen belirlersin. Belirlersin ama Allah senin belirlediğin kaderini bilir.

peki şimdi Ünlü'nün dediği bir şeyi, örnegin rızık olayını bu çerçevede değerlendirirsek, yukarıdaki kader açıklamalarına göre ne kadar çalışırsan o kadar çok rızık (mı?)
ama doğarken yazılır demiş... eğer öyle ise ne kadar kendini yırtsan da ancak rızkın kadar (mı ?)

@olmayaz bir sen akıllısın arkadasım, di mi? benden fazla bilgisi olan insanlara soru sormamı da buna bağlamak da ayrı bir basarı olmuş.

@straight gigolo
evet farklı şeyler duymak, farklı bilgilerle büyümek sonra bambaşka açıları anlamaya çalışmak kafamı epeyce karıştırdı :)
sabırınız için eyvallah ...

berat gecesiydi sanırım, o gecede bir sonraki yıl berat gecesine kadar olan kaderimiz yazılır imiş.
kader olayına hep bu pencereden bakmışımdır, sanki belli bir sürede bizim tercihlerimiz doğrultusunda değişiyor ve güncelleniyormuş gibi.
eskiden çocuk kitapları vardı hani, mumyaya ulaşmak için 79, piramitten çıkmak için 51, otele dönmek için 66. sayfaya git derdi yazar. buna benzetiyorum bazen kaderi, sonuçta hikayenin başlangıcı ve sonu belli, ama hangi yollardan geçeceğimizin seçimi bize bırakılmış gibi gibi...

6. En az bilinen yeri bizim köy var, bir dağ başında dharamsala'ya katırlarla 6 saat sürüyor gitmesi. tahmin ve takdir edersin ki köyün, cevizliğinin ve gül bahçelerinin keşfedilmemiş çok güzellikleri var. civarda dalai lama'nın bağ evi olduğu için güvenlik açısından çok fazla ayrıntı veremiyorum.

toplu cevap veriyorum hindistan pislikten geçilmiyor. aşılarını ola öyle git.

1- uçak kapısı açıldığında kesif bir koku vardır sizi karşılayan ve küçük buyuk tüm sehirler kokuyor evet. sebebi birazda nem, özellikle bu aylarda ( Eylül Ocak arası ) nem çok yüksek.
2- sadece bir nehir gördüm kozhidoki'de, otel nehrin yanindaydi ve dibini hiç görmedik, tekne turunda bile, öyle çamur.
3- bangalore, kalikut, haydarabad için konuşabilirim, trafik sıkışık evet, kural yok, tuktuk dedikleri araçlar ( taksi) yüzünden birazda.
4-mimari? :)
5-bangalore nispeten temiz ve yabancıların çok olduğu, zengin (?) bir şehir, bangalore olabilir mecbursanız.
6- kozhidoki - calicut , köy gibi bir şehir, hep bişey festivali var.
7- gitmeyi düşünüyorsanız bilgi verebilirim, uzun zaman iş için bulundum, en son bizim 3 liramız 100 rupi civarı idi ve Türkiye'de 100 lira gibi duşunun. gece 10'dan sonra ( hard rock 11'e kadar) heryer kapalı, festival günleri alkol satılmıyor, normalde de zaten alkol bildigin alkol değil :) sokakta barakalarda yerli yapım birşeyler satıyorlar genelde biz ölmedik :)
insanlar kaba, kadınsaniz çok zor olacak bastan belirteyim.

diş ipiyle altına kaçan artıkları temizleyebilirsiniz. altına bi şey kaçmasa çürümezdi diye düşündüm ben.

@Nickimin hakkini veremedim

Köprü değil ki bu. Nasıl girecek diş ipi altına?

"Alttan" derken "içten" çürümüş bu yani...

aynısı başıma geldi :( 4'lü kronun altındaki dişin biri çürümüş, eger dişe tam oturuyorsa sıkmaktan olabilir dedi dişçim. kronu yapanın suçu sanıp başka birine de baktirdim ama olabiliyormuş
kurtarılacak gibi ise kanal yapıyor , pos diye birşey koyuyor. kronu yeniledi benimki.
sıkma probleminiz var mı? gece plağı yazacaktır doktor, gecmis olsun

@The Pleasure of Pain

Sıkma probleminden kastettiğiniz uykuda dişleri sıkmaksa bildiğim kadarıyla bende öyle bir sorun yok. Kesicez mesicez dedi benimki... Anlamadım...

dinimiz islam değil ama bizde de kurban adeti var, annem Darülaceze'de kestiriyor orada bırakıyor. yakınlarında hayvan satışı yapan yerler var Darülaceze de kesim yapılıyor, bir de makbuz veriyorlar.

kurban parasını löseve veya mehmetçik vakfına bağışlıyoruz. kesilmesine gerek yok diye düşünüyorum, hasta çocuklara ilaç olsun o para.

kurban başka, bağış başka.

kurban bağışı diye birşey yok.

gidiyoruz, kurban kestiriyoruz.

ben de kimseye vermem, kesildiğini görmem lazım gerektiğini düşünürüm. sonra klasik üçe bölme yöntemi. aslında kesildiğini görüp öylece vakfetmek lazım da gelir düzeyimiz o kadarına izin vermiyor şimdilik :)

ben varım, babam 26 yıldır suudi arabistan'da çalışıyor. Tam olarak nereye gitmeyi düşünüyorsun çünkü arabistan var, birleşik arap emirlikleri vs. var ve çekincelerin neler bahsedersen ben de anlatırım?

Cidde'de 3 yıl, riyad'da 1 sene kaldım, kadınım, cidde nispeten kolaydı. kornişte bası kısmen açık bile dolaşabilirsin, en korktuğum ve arabistandayim dediğim an oda arkadasım ile ilk kez Carrefour'a gittiğimiz andı, söyle ki; biz otelden kaçta çıktıysak taksiyle 10 dk yol aldık ( binmeden önce pazarlık yapılır) ve Carrefour'a girdik. tam reyonlar arası dolaşırken bir anda kepenkler inmeye başladı ve kasiyerler dahil herkes bir yerlere gitmeye başladı.! dedik savaş çıktı .! çökün işareti yaptı bir Filipinli musteri, ortalarda dolanmayın sela vakti.! çöktük namazın bitmesini bekledik sarkuteri reyonu önünde :) o korkuyu ömrümde yaşamamıştım :)
sonra Silver Sand beach e gittik , bildigin beyaz Kumlu plaj.! abaya ile girip bikini ile gunu geçiriyorsun :) giriş 50 riyaldi en son :)
sormak istediğin belli birşey varsa cevap vereyim :)

dünyanın yobaz ve bağnaz ülkesidir. kafa kesmek meşrudur. vahabi diktatörlüğü vardır.

orada yaşayan yabancılar başka seçenekleri olmadığından giderler. parası tatlıdır.

kadınların araba sürmesinin yasak olduğu ülkeden ne bekliyorsun dayı.

istanbul x 1,5

hatırladıklarım; metro bileti 2€. Bir günlük kartlar var, 6,70€
Havalimanı'ndan şehir merkezine 45€ civarı yazıyor taksi.
dilim pizza 2,75- 3€, sular falan 1€ restoranda ( kafe tarzı, pizza falan) bir kişi 30€ civarı . nerede kalacaksınız? yurt?

madem geldik, biraz yardimci olmak da boynumuzun borcu diyerek yazmaya basliyorum.

dönemlik 75 euro- toplu tasima karti
ev kirasi ya da yurt kirasi degiskendir ama ona da bir 300 (+-50) de aylik.
noodle ya da döner 3,5 euro
Big mac menü 5,95 di sanirim ( big mac indexi bulundugu ülke ekonomisi hakkinda cok sey anlatir aslinda)
su musluktan icilir o konuda kafan rahat olsun.

asagi yukari en az 650 euro aylik diyebilirim. (aklima geldikce yazarim daha)

800€

"1 - wake up
2- survive
3- go back to bed"

ne gerek var?
sürekli söylediğim bir sözdür :)

aaşam olsa da yatsaggh
napcoouuk
salla
taaaam
bağzılarımız çalışıyo
ko götüne
tüküreyim afedersin ben böyle işe

Ey parlak yıldız, seherin oğlu Göklerden nasıl da düştün! Ey ulusları ezip geçen Nasıl da yere yıkıldın!
son 10 yıldır ne zaman başarısız ve mutsuz olsam hatırlar ve kendi kendime tekrarlarım.

benim için fark etmez.

Ozdeslestirmek mıdır bilmem ama 'yürü git'cok sık kullandığım cumledir,bir de erkek arkadasımdan bulasan piii var.

'noting is true, everything is permitted'

yok yok demiyorum ama güzel olurdu :)

benim bi işim çıktı

çok gezmek anlamında babaannemin kullandığı "8 değnekle 9 kapı gezmek" deyimini sık kullanıyorum.

excellent ( kim ne anlatırsa anlatsın, ilgimi çekmiyorsa konu uzamasın diye )
joder! ( h.ssktir'in ispanyacasi)
maricon ( totoş anlamında kullanıyorum ben :)
Halas, valla? ( Arabistan'da çalıştım uzun zaman ordan pelesenk)

Guzel olan,begendigim,takdir ettigim kisi al ve hareketler icin tebriks derim,bununla hatirlanirim. Tersi hakkinda dusunmedim bile :/

sağlık olsun.

ikinci sırayı da fark etmez çekiyor.

"Ciao, sono ....., non ho potuto attivare il roaming sul mio Wind-numero, se potresti farlo per me, sarò grato." diyebilirsin. İlk cümle çok sıkıntılı değil ama "...o se lo..." ile olan çok Google Translate duruyor. :)

Ne dediğini de anlar muteşem italyanca konuşmadığını da anlar..
Ayrıca nickini de çevirmişsin galba ilginç olmuş

çeviri programı kullanmadım, pleasure yerine "şuradan bilmem kim" yazdım cunku ben Roma'da kalırken bu islerimi yapan kişi, kendimi hatırlatmak için yani, sagolun.

gusül abdesti al

olabilir öyle şeyler,herkes yaşayabilir bunları.

çok bilmişlerin mekanı mı bu ekşi duyuru?roc n roll,sen hariç:)biz farklıyız,böyle şeylere inanmayız! halleri..biri yazmış özelden,sakarsın diye,ben de altı ay evvel aman olabılır dıyordum ama zıncır seklınde devam edıyor ve % 99 unda benım bır etkım yok,yanı adam sokaktan gecerken garsona carpıyor garson ustume devırıyor bardakları.bi sabah kalkıyorum gözümün damarı patlamış,hep bi yorgunluk hali.ve daha bir sürü şey

nazara inanmıyorum da bi tutuklu bi olumsuzluk oluyor böyle bazen.

ben inanıyorum, dinlerden ayrı tutarak konuşalım, evrende bir enerjimiz var ( mış) değil mi? bazen negatif yüklenebiliyoruz belki. Ananem tuz yakar :) belki placebo etkisi gibi birşey ama onu mutlu ediyor, deneyebilirsin.

nazar, neredeyse bilimsel olarak dahi ispatlanmış bir olaydır.
gözlerden çıkan şuaların, bakan kişinin niyeti doğrultusunda farklı dalgalar vs. yaydığı bir gerçek.

Evet inanıyorum.

Denemesi bedava.ispat etmesi zor değil

nazar diye bir şey var.

kadıköy merkezde istediğin gibi bi'şey bulamazsın sanırım, o yüzden yakındaki avmlere gitmeni öneririm.
tepe nautilus, palladium, optimuma bakabilirsin.

koktyl elbiseleri mangoda çok var. şöyle mini ama şık olanlardan.

kadıköye gideceksen bahariye caddesinde biraz yukarıda mango vbar oraya bakabilirsin. arada adil ışıkta da denk geliyorum öyle elbiselere ama çok çok nadiren çünkü adil ışık çok çöpçü =/ kumaşlar falan çok kötü.

ayrıca bahariyeye gitmişken orda başka mağazalara da bakabilirsin. bahariye caddesinde falan bayaa bi mağaza var

google mapta bahariye caddesi yazıyorum avrupa yakası çıkıyo

çünkü bahariye caddesi ismini "general asım gündüz caddesi" yapmışlar =) şimdi farkettim

maps.google.com

işaretli yol bahariye caddesi oluyor

haritadaki kavşak boğa heykeli di mi?

evet boğa heykeli orası

evet boğa heykeli. heykelin yanına gidip yüzünüzü denize döndüğünüzde bahariye caddesi solunuzda kalıyor.

edit: ya çullanmışım gibi olmuş ama valla iki cevabı da yazarken bi üstündekiler yoktu ahsa.

taksim yakınsa istiklal caddesi Mango'nun üstteki 2 katı outlet, bolca elbise ve çok daha ucuz

gelişine güzel.

top ayağıma oturursa gelişine doksana takarım.

yerine göre değişiyor hiç bilmediğim görmediğim bir yere gidiyorsam evde planımı yaparım sonra akışına bırakırım.

İş konusunda planımı yaparım, eğlence konusunda hele bi gidelim orada karar veririrz modundayımdır.

Planlı olmak isteyen gelişi güzelciyim.

Gelişi güzelci olmak isteyen plancıyım ben de.

B Planım, hatta C planım bile hazırdır, o kadar yani.

plancı

aşırı plancı.

Obsesif derecede planciyim.

plancı. ama her zaman tutmayabiliyor. o zaman planda değişiklikler yaparım. ama özde büyük değişiklik olmaz yani.

dışardan plancı görünen ağır gelişi güzelci

gelişine plan

doğaç

max bir hafta için plan yapabilirim. ondan sonrası için randevu vs teklifi gelirse bile "bakarız, o günkü duruma göre..." derim.

ikisi arasındayım; nerelerin gelişi güzele kalacağına kadar planlıyorum.

imsakla güneş arası kılınabilir

İmsak ile gunes arasında kılmalısın. Günes dogunca vakit kaçar

en erken imsaktan önce mi kalkacak yani?
yahu ben değilim, ama birini aramam gerek o yüzden saçma sapan bir saatte de aramak istemiyorum.

www.diyanet.gov.tr

istanbulda 05:25 de ezan okunuyor. 05:00 de kaldirsan iyidir. zaten sonra ezan okunur kendisi de duyar

güneşin doğmasına yarım saat kala falan ara. imsak okunur okunmaz pek kimse kılmaz.

her sabah kesin namaza kalkan birini arayacaksan 6:30'da uyanık olur diye düşünüyorum. güneş yarın 6:51'de doğacak çünkü. 6:20'den önce arama bence.

pantolonlu go fuck

pantone gif

on isimlerinin ya da yaptigin isin kisaltmasi olabilir. ben de bazi arkadaslarimi tanidigim ortama gore kaydediyorum is , servis, berber, kiraci vs.

pnt gf? ingilizce okursak pi en ti (pinti :/ ) gf: girl friend yani kız arkadaş.

pinti kız mehmet'sin bence :D

ya da fransızca okursak da pintijief yani pinti herif oluyor :/

:/ :/ :/

akıllara zarar isimler çıkabiliyor gercekten, millet nasıl kaydediyormuş yahu.
seninki kısaltmaya benziyor,
pinti +1
gf = gaffur
pinti gaffur? (esmer ufak tefek misin? ) :)

çalıştığınız şirket ve pozisyonunuz vs. ile ilgili bir kısaltma olabilir.

bende kayıtlı "şirket adı kısaltması - görevi kısaltması - adı soyadı" şeklinde bir sürü insan var mesela.

rock n roll

senialanaglasınsikiniçalıyabağlasın.

ay kendi yorumlarımı beğeniyorum valla.

uzun uzun, entel dantel yazmayanların.

ermanen +1
soruda arkadasım dendiyse ve cevapta ısrarla 'sen şöyle yap' diye dediyse okumuyorum bile.
bir de jim'li bir nik var tam hatırlamadım şimdi, onun yorumlarını da genel olarak beğeniyorum.

devilred

ben de @zlatanibrahimovic demek isterdim ama okudum mu onu bile hatırlamıyorum.. teşekkürler..

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin sana mesaj atamıyor muyuz?

@nıç atabiliyor olman gerekirdi.. bir sorun varsa da benden kaynaklı değildir..

pandispanya

gibsonrules beni yazmış, canım benim, çok özledim ya. farketmemişim herhalde bu duyuruyu:(
gibson'ın yorumları iyiydi ama fazla maçolukları vardı :) gibson dışında pandispanya, ayçovski iyidir. mantıklı, uzlaştırmaya yönelik yazarlar.

pandispanya, ruh, yeşilimtrak, siyam kedisi, aycaovski, seksen9, yalnux vb..

facebook kullanmıyorum ama kullandğım zamanlarda gün sonunda hepinize teşekkür ederim diye genel bir cevap postluyordum.

doğumgünüm yazmıyor. kimse kutlamıyor :)

son doğumgünümde sadece beğenmiştim hepsinin yazdığını. teker teker teşekkür etmek de, gün sonunda basın açıklaması yapar gibi teşekkür etmek de istemedim.

telefonla arayan herkese çok teşekkürler harikasınız diye yazdım son dogum günümde, statü olarak sırf cinslik olsun diye :)
geneli bozuldu :)

sie

su yolunu bulur.

sen türkçe, eşin kendi dilinde konuşacak. beraberken de ingiilzceyi konuşacaksınız. çocuk alışır.

3 dil konuşabiliyorlar. dont panic.

babası ingiliz annesi türk bir arkadaşım vardı, çocuk çatır çatır iki dili de konuşuyordu. evde sadece ingilizce konuşuyorlardı. sonuç olarak mümkün hem sizin dilinizi, hem de eşinizin dilini öğrenmesi.

o cocuk 3 dilide ögrenir, hangi ülkede yasiyorsa bir de o dili ögrenir, sansli olur baya dil konusunda.

cocuklara dil ögretmekle ilgili bazi kitaplar var, onlara bi bakin, tam bilemiyorum ama cocuk dogal yoldan ögrenir zaten hepsini bence.

Acikcasi benim biraz aklim almadi, siz bile su an 3 dile hakim degilsiniz, cocuk nasil olacak?

siz yalnızca türkçe, eşiniz de yalnızca kendi dili ile konuşması gerekli.
evet bebeklikten duymalı ve bu konuda kesinlikle tutarlı olunmalı.
ingilizce kısmından emin değilim. (yani evde ikiniz ingilizce konuşuyorken çocukla da ingilizce konuşulmalı mı yoksa kendi dilinizde mi konuşulmalı o kısımdan emin değilim.)
ama bu konuda yazılmış çok şey var.

yersiz panikliyorsunuz. çocuklar dili duyarak öğreniyorlar. hangi dil olduğu ya da kaç dil olduğu o kadar önemli değil. önemli olan o dili konuşan kişinin yalnızca o dilde konuşması çocukla.

çocukların dil öğrenmesi ile yetişkinlerin yabancı dil öğrenmesi aynı şey değil.

@idinonthave, bir dili ( kendi adıma) 30'dan sonra öğrenmek ( anadil seviyesinde) birkaç yılı alıyor.

bence herkes sadece bildigi dilde konusmali cocukla.(bir de ingilizce belki)

bok gibi almancalariyla cocuga almanca konusan turkler gordum, icler acisi.
yasanan yerin dilini zaten kendiliginden ogrenecek. aile de digerlerini ofretmeli.

@idonthaveausername o çocuğun kapasitesi senden benden bin kat fazla. büyüdükçe öğrenme kabiliyetimiz azalıyor yani.

Hmm anladim tesekkurler bilgilendirme icin. Oyleyse ben de öğrenebilir diye dusunuyorum

Hiç panik yok! 5 sene sonra bugün, 4 dil konuşuyo olacak. Ama tutarlı olacaksınız. Sizle Türkçe, babayla atıyorum Rusça, arkadaşla atıyorum Almanca konuşacak, bi de İngilizce olacak, zâti, o kaçınılmaz...

Ben de bir ornekle geleyim madem. Turk anne, hint baba. Anne ve bakici cocukla turkce konusuyor, anne ve baba cocukla ingilizce konusuyor, baba da cocukla yalniz kaldiginda hintce ve arapca konusuyor (anne arapca bilmiyor, hintce az, baba 4 dile de fazlasiyla hakim)

Cocuk 5 yasinda. Birisiyle bir dili konusuyorsa kesinlikle ama kesinlikle bildigi diger uc dilden bir kelime kullanmiyor. Ornegin ananeyle sadece turkce, ogretmenle sadece ingilizce vs... benim cocukla tanisma zamanim geldiginde annesi dedi ki "karsisina gec ama hicbir sey soyleme, gozlerine bak" gittim, baktim, bana uzun uzun baktiii baktiii ve "hi!" dedi :) "len" dedim ben de "ingilizce konustuguma mi karar verdin?" Guldu soyle bi kafasini geri atti "yaa kandirdiniz benieeaa" diye... inanilmaz sevimli bir olay. Babamla da muhabbete "selamun aleykum" diye girmesi ayri bir komik.

bu durumda çok arkadaşım var.
çocuklar hepsini çatır çatır konuşuyor. yalnız ilgilenmeniz lazım.
misal kötü örnek ama benim hocam macardı, eşi hırvattı, ingilterede evlenmişler. ilk kızı ingilterede doğmuştu almanyada tanıştık biz. kız resmen şapşala dönmüştü. zira nasıl yaklaşacaklarını bilememişler ve sallamamışlar çocuğu pek (akademik kariyer derdi!)
diğer çocuklarla ilgilenildi -hem kendileri hem biz, anneanne vs- okulda almanca-ingilizce evde hırvatça-macarca gayet oldu. hepsinde roman okuyabilecek kadar.

birini veya ikisini sonradan da öğrnebilir. Gerekli ortam sağlandığında çocuklar ortalama 8-10 yaşlarına dek çok hızlı dil öğreniyorlar. özellikle bişy yapmanıza gerek yok. doğacağı yer neresiyse o dili öğrensin önce.
Lisedej baba türk anne franszı bir arkadaşım vardı, 6 yaşına dek fransa'daymış ve baba da hiçbir türkçe öğretme girişiminde bulunmamaış, 6 yaşında anasınıfını burada tamamladıktan sonra türkçeyi de zehir gibi öğrenmiş.
Siz de madem ing.de büyüyecek ya da bir süresi orada geçecek, kasmadan bırakın o dili öğrensin. Sonra örn. yaz tatilini vs. annenizin yanında geçirir vb. öğrenir bir şekilde türkçeyi de. Ama üçüncü dili bilemiyorum.
"çocuklarda dil gelişimi" "çocuklarda dil öğrenme" gibi başlıklı makaleere göz atarsanız daha çok fikir sahibi olursunuz, hem paniğiniz azalır bu konuda.

Sıkıntı yok. Çocuk trilingual büyüyebilir gayet de iyi olur. Çevremde çok örneği var bunun. Sadece herkes kendi dilinde ısrar etmeli ki iyice otursun. bu kadar.

tüm cevapları okudum ve ekliyorum. doktoru salla sen şimdi, lingustic klinikler var, bulunduğunuz yer neresi bilmiyorum ama ülkede mutlaka vardır birkaç tane. onlardan birine gidin, derdinizi anlatın. size şunu söyleyecekler; çocukla her ebeveyn kendi dilini konuşsun. ebeveynler konuşurken ise ortak dillerini konuşsunlar. bu şekilde çocuk 3 dile de hakim bir şekilde büyüyecektir. bazen farklı kelimeler ya da yapılar kullanma durumu ile karşılaşabilirsiniz, o da doğaldır. panik olmayın.

dilbilimci ile mutlaka görüşün. size seve seve yardım edeceklerdir, hatta sizden araştırmalarına yardımcı olmanızı bile isteyebilirler.

ben de bir ornek vereyim, baba dutch, anne turk, kari-koca ingilizce anlasiyorlar. cocuk anneyle turkce konusuyor, babayla dutch konusuyor, anne-baba-cocuk muhabbet ediyorlarsa ingilizce konusuyorlar.
burada onemli olan ebeveynlerin tavri, dutch baba diyor ki "oglan bana "baba" derse donup bakmiyorum, boylece "baba" kelimesinin benimle knustugu dile ait olmadigini anliyor, bu sefer "papa" diyor ve ben donup bakiyorum"
ayni sekilde ucu bir arada ingilizce konusurken cocuk annesine donup turkce bir sey soylediginde, anne cocugun sorusunu ingilizce tekrar edip cevabini oyle veriyor.
3 dil boyle ogrenildikten sonra yasayacaginiz ulkede oyun gruplari vs'ye giderek de o ulkede konusulan dili kolayca ogrenecektir.

kaybedilen bir yakın

beraber mutlu olabileceğim bir hatun.

para

para.. Ama çoksa, tüm hayatım boyunca bu konuda sıkıntım olmayacaksa..
Para miktarı azsa; kariyer, oradan yürür biriktiririm artık..

* kaybedilen bir yakın

iki yaş daha genç olmayı.

(bkz: #37047044)

sonsuz dilek hakkı.

para

kariyer

mutluluk

kaybedilen bir yakın

@vedat: ahahahhahahahha XD buna güldüm ama yani şimdi..

valla şu an için ise, eğer seviyorsa gelip artık söylemesini. -hayır yani sevmiyorsa da bir şekilde atlatırım da......-

her zaman için ise, anneannemin, kuzenimin ve her iki dedemin de yaşıyor olmasını. -.......her daim sevdiğin, sevildiğin insanları kaybetmek daha çok koyuyor adama. o yüzden bir lamba cini aniden karşıma çıkarsa ilkini ağzımdan kaçırırım sanırım :)) ama "bir düşün istersen, hemen karar verme?" derse, ikincisini söylerim. böyle de senaryo yazdım yahu!

para.
zaman da olabilir.

umarım hep böyle kalır da kaybedilen bir yakın olmaz.

o.

diğer.

Gerçekten bir ömür boyu sağlıklı olmak tıpkı Kanuni Sultan Süleyman'ın dediği gibi ; olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.

yetenek

Kaybedilen yakın nası gerçekçi bi cevap oluyo? Bilmediğim bi gerçek mi var?

Paspas yapıp kazandığım paraynan çorba kaynatabilecek kadar sağlıklı olmayı dilerdim, ömrüm boyunca...

sonsuz huzur

şu an içinde bulunduğum durumu değiştirmek için, bilincimi sıfırlamadan, en az bi 10 yıl geri gitmek.

sınırsız zaman. neden sınırsız zaman? zamanın sınırsız olursa;

çok iyi bi kariyer hedefin olur hedefine ulaşır çok para kazanır dolayısıyla çok iyi bi ailen olur ve çok şöhretli bi kişi olabilirsin mesleğinde. zaman sınırı olmadığı için de şayet tıp okuyup doktor olsaydım vs. ölümsüzlük üzerine şimdiki yaşlandırmayı durdurma gibi bu tarz tıbbi projelerde çalışırdım ve yine zaman sınırım olmadığından elbet bi şekilde bunu da gerçekleştirip yakınlarımı da kaybetmeyi engellerdim belli süre.

bu ütopyanın haricinde; tabi ki para.

sonsuzluk.

barış

ölümden öte köy var mı yok mu öğrenmek. Cidden yoksa uyandırıyım müslümanı katoliği :)

şansa kesinlikle inanıyorum. bazı insanlar çok şanslı bazılarıysa aşırı şanssız.

rastlantı ve şans gibi saçmalıklara inanmıyorum. fallout evreninde yaşasaydım inanırdım B)

şans diye birşey var, net. Doğru yerde, doğru zamanda, doğru insanlarla bile olsan, şans faktörü bazı insanların hayatında açık ara önde. Gerçekten şanslı nasıl olunur bunu gördüğüm insanlar da oldu, hiçbir atılım yapmadan gerçekten tesadüfen hep dört ayaküstüne düşen.
"ol" demeyince olmuyor işte...
evrende bizi bulacak herşeyin de bir 'olma zamanı' var.

inanmıyorum. 10 güzel, 1 kötü şey olsun karamsar adam ''çok şanssızım'' diyor, iyimser adam ''bu sefer olmadı ama genelde çok şanslıyımdır'' diyor.

kadere ve tanrıya inanmak gibi bu da. insanlar olayları şansa, kadere ve tanrıya dayandırıyor.

şanstan ne anladığına bağlı. mesela lionel messi müthiş bir futbol yeteneğiyle doğmuş, ve şu an milyonlar kazanıyor. o yeteneklere sahip olmak belli bir olasılık sonucu gerçekleşiyor. o adama denk gelmiş, bana gelmemiş mesela. messi benden daha şanslı diyebiliriz bu durumda. ama şans dediğimiz büyülü bi şey mi, değil. olasılığa bizim verdiğimiz ad sadece.

Nedense, şans denince hemen paradan bahsediliyo.

Steve reyiz şanslı mıydı?

Şans var ama," şansını kendin yarat" diye de bişey var,

Louis abimiz ne demiş?

"Şans, hazır olana güler"

Kafaya bişeyi koyup ona hazırlanacaksınız, senelerce...

Ama kifayetsiz muhterislerinki gibi hedefleriniz olmayacak. Enver paşanın Turan hayâli gibi filan...

"at least he/she is not seeing her/him behind closed door" derdim ben.

@dusunuyorumoyleysevurun;
yazacağım kişinin ingilizcesi çok az, bunu hayatta anlamaz. ( behind closed'da mavi ekrana bağlar)

at least he is not meeting secretly

At least, he is not meeting (contacting) secretly (hiddenly).

Gizli saklı = under the rose

fobi korkunun bir üst leveli gibi birşey ve genelde daha fazla tepki verilir fobiye

neferkitty; üst çenede, doktorumun haberi var evet, onu arayıp yaptırayım mı diye sormuştum, durumun aciliyeti olduğu için yaptırmaktan başka şansım yok.

korku herkeste zaman zaman/belli konularda görülebilecek bişy; fobi ise doktorun dediği gibi fiziksel tepkiler eşliğindeyse oluyor. Aşırı stres ve endişe gibi, kalp atışlarının aşırı hızlanması, bayılma vb.
Yani sizi işin ehli birinin görmesi lazım, ama belki de ilk durum sizde bu konuda normalin üstünde bir stres yaratmış ve ikinci bayılmanıza sebep olmuş olabilir, bu ihtimal de var.
Her halde işin ehli birine görünmelisiniz.

Tek başına aşabileceğin bir durum gibi görünmüyor. Bence yardım almalısın..

her ülkenin kendi özel bankacılık düzenlemeleri mevcuttur. bu biraz kafanızdaki ülke ile ilgili. hangi ülkede açmak istiyorsunuz? gelişmiş ve güvenli ülkelerin bankacılık sistemleri iyidir hoştur ancak mevduat getirisi düşüktür bir de o ülkelerin vergi mevzuatları var ki en önemli konulardan birisidir. daha yüksek mevduat veren bankalar da gelişmekte olan ülkelerde olur genellikle. ki onların da güvenlik ve güvenilirliği araştırılmalı.
bunun yerine alternatif yatırım araçları (yurtdışı fonlar vs) sunan türk bankaları ile çalışılabilir.

AB üyesi bazı ülkeler minimum limit 150.000€ civarı istiyor, mevduatınız yeterli ise açabilirsiniz. Ayrıca andorra'yı inceleyin derim, biz ( eşim ve ben) orayı seçtik vergi açısından sorunsuz ( esim ab vatandaşı, bizde problem olmadı) ancak bir de şu var, İspanya icin örnekleyebilirim, kriz yüzünden gelen tüm parayı takip ettikleri icin belirli bir limit üstü alış verisi bile nakit olarak yapamıyor, para çekerken ( yüklü miktar) bin tane nerden geldi, nereye gidecek ispatlıyorsunuz.

oldu. 2 3 kişiyle daldım.

önce ağzına sıçardım sonra da konuşmazdım ve de herkese onun ne kadar güvenilmez biri olduğunu anlatırdım. hatta olayı abartıp, onların sırlarını sana anlattığını söylerdim de bi daha güvenip bi şey anlatmasınlar.

o diğer arkadaşlar da ortamdayken ipliğini pazara çıkarmak en doğrusu. yoksa hangi birine dert anlatacaksınız ki?

agzina sicip rahatlardim. bi daha da kendini kesse suratina bakmazdim.

annem bu ayın 9'unda başlayacak. İstanbul Anadolu yakasında bir diş kliniğini tercih etti ( yaklaşık 7 yıldır zaten oraya gidiyor ) 3 diş yapılacak ( alt çene) 5000 civari sanırım.

oluru var kesinlikle var. zamanla olur denmez ama olabilir. mallık değil. kız olsan da böyle.

oluru çok düşük. çabana yazık bence.

boşa uğraşma enerjini ruhunu harcama..

ilk anda beğenmeyen kızı zamanla etkilemek, ilk anda beğenmeyen erkeği etkilemeye göre çok daha kolay derler. ben demedim öyle diyorlar.

oluru çok düşük +1

olmaz.

Oluru var. Birbirinizi pek iyi tanımıyorsanız baya bi oluru var yani bence.

onların oyunu onların kuralları.

girmek isteyen kurallara uymayı bilecek.

musluman ve hristiyan diye ayirmak lazim.

muslumanlar alinmiyor ve alinmayacak zaten.
hristiyan olanlar da ekonomik sartlari sagladigi takdirde alinacak. gun itibariyle kisa ozet bu.

bir şirketi satınalmak gibi. eğer şirkete ucuza bir iş yaptıracaksa, taşeron mantığı ile normalden daha ucuza bir sektörden gelir elde edecekse onu (satın) alır. bu yiyecek olur, hammadde olur, işçilik olur..

Türkiye'yi almaya korkuyorlar. Almanya'nın ağırlığı çok fazla AB'de. Hatta şu son dönemlerde Almanya = AB diyebiliriz. Bir kaç kuzey ülkesiyle birlikte AB'deki adam akıllı ülkeleri oluşturuyorlar. Türkiye'nin de yükselme ve bu birlikle birlikte ciddi bir güç kazanma ihtimali var. Bu yüzden bence bu ülkeler ve Almanya Türkiye'ye karşı cephe alıyorlar. Şu anki rolünü yeterli görüyorlar.

ekonomik açıdan detaylı ve yerinde tespit yapacak duyurucular muhakkak olacaktır, ben başka bir açıdan yazmak istiyorum; Avrupa birliğine üye pek çok ülkenin iktidar parti üyeleri Türkiye'ye onay ( destek ) vermeleri halinde oy kaybına uğrayacaklarını ( tepki alacaklarını) da biliyorlar. Çünkü halk, olaya ekonomik açıdan değil, kültürel açıdan bakıyor. Turizm ve internet geliştikte kendisi Türkiye'ye gidip görmeyenin bile artık bir komşusu, akrabası vs. gelmiş ve anlatmış oluyor, internette görüyorlar, benim eşim ispanyol, İstanbul'da 2 sene yaşadık, (ki nispeten kalbur üstü denilen semtleri gördü sadece) o bile Türkiye girmemeli görüşünde. Avrupa birliği vatandaşı için mukayese kriteri ne ekonomi aslında ne din.. "benim İstanbul'da gördüğüm o kaldırıma park edip kırmızıda geçen, şortlu karıma yiyecek gibi bakıp sırıtan, kavga eden, vs. vs. adam ülkeme elini kolunu sallaya sallaya gelmesin" olay bu kadar, Avrupa'nın birkaç farklı sehrinde yaşamış ve çokça bununla ilgili konuşmaya katılmış biri olarak benim bildiğim bu. haksız olduklarını ise düşünmüyorum.

"İstemiyoruz" diyen genelde halk oluyor. Devletler ise alıp alıp, ekonomik bir sıkıntı olursa da sömürüyorlar. Şu an Almanya, Yunanistan'ın bisürü borcunu silmiş görünebilir ama iç işlerine karışarak 30 sene kendine bağımlı yapmasını da başardı.

ucuz olanı daha çok beğendim.

Üçüncüsü bence.

sıralama aynen sorudaki gibi. 1 en beğendiğim , sonra ikinci, sonra üçüncü

traş ettirebilirsiniz kediyi. benim kedim de uzun tüylü traş ettiriyorum. benim veterinerim etiler'de akmerkez'in yanı, traşı da 50 liraya yapıyorlar, çok iyi insanlar. orada hastalık için de gösterebilirsiniz kediyi çok uzak olmazsa. onun dışında moda'da vetline'a gitmiştim kedimin bacak ameliyatı için. çok iyiydi açıkçası iyileşti hiç iz kalmadı kırıktan. oraya götürmeyi deneyin, umarım hastalığına bir çare bulurlar.. çok geçmiş olsun.

anatolia ile ilgili bir ara kötü şeyler yazılmıştı bir araştırın bence, kedi için Kadikoy Anadolu lisesinin karşısında ( eger hala oradaysa) bir veteriner kliniği vardı, annem oraya götürüyordu ( birkaç sene oldu )

geçmiş olsun.

yaralar için bir fikrim yok ama uzun tüylünün sadece popo kısmını da kısaltabilirsiniz.

@The Pleasure of Pain benim dediğim yer de orası moda'da demiştim. yani kadıköy işte lisenin tam karşısı. vetline ismi.

el bagajlarında boyut sınırlaması var gitar piknik boy değilse o sınırlamaya takılacaktır.

piknik boy?

yurtdışı sayılmaz ama kıbrıs'tan gelirken elemanın teki yanına almıştı gitarı.

check in de nasıl hallediyorlar bilmiyorum ama kabine gelen çok oluyor, ama itiraf edeyim üzerine her türlü ağırlıkta valiz vs. konuyor, baş üstü dolaplar zaten yetersiz, üstüne birşey koyulmasın lüksünüz yok yani.

arkadaşım onur air ve thy'yle gitar getirip götürdü. check-in yaparken istersen özel bagaj bildirimi yaptırım elle uçağın kargosuna varmasını sağlıyorsun, yanıma alıcam dersen de yanına alıyorsun. sanırım onur air'da yanına aldı boyutu yüzünden sıkıntılı anlar yaşamış.

hayvan gibi bagajları el bagajı diye getirenler yüzünden zaten yer kalmıyor üstte.

doğru, hatta bazen 10 günde bazen 45 günde kapanıyor. Ama sonunda kapanıyor

eşimin teli bir hafta bitmeden kapandı ama kanun ilk çıktığı sıralarda, belki süre uzamıştır sonradan.

ekmek,su falan verilebilir,ama tedirgin de olabilir belki.

Küçük bi kabın içine su koyup biraz da ekmek ufalarsa olur gibi.

komşusu demiş ki, 'açlıktan ölmez bakar başının çaresine sen elleme' annem de zavallım ikilemde kalmış koysun mu koymasın mı, o yüzden sorayım dedim, koy diyorum o zaman, teşekkürler

bu güvercin değil kumru, muhtemelen hasta ya da yumurtlayacak olabilir. tabi ki koysun su ve ekmek ya da bulgur koysun(varsa buğday da olabilir)..

kendi haline bıraksın bence kuş ölmeyi bekliyo gibi.

Kumruya benziyor, ben pirinç pilavı veriyordum seviyorlar. Hiç olmazsa bir kaşık önüne koyuversin annen. Yazık hayvancağıza.

bulgur koyacaksanız az koyun, kuş su içince bulgurun şişip kuşların çatladığını okumuştum.

haksızlık değil mi sizce de? elimiz kolumuz bağlı mı yani?

haksızlık tabi de. kayıtlı olduğun yerdeki sgk'ya uğra bi. durumunu anlat. silemeyiz derlerse başka yerler de uğra. silebiliyorlar bazen.

konsolosluğa gidip adres bildirmeniz gerekli idi.

@theunforguven; hangi konsolosluğa??

yurtdışında bir adresin varsa oraya.

1 çeşit ana yemek ve 1 çeşit çorba.

bazen tok olunuyor yada birisi dışarda yemiş oluyor yada fazla yapılmışsa ertesi güne kalıyor. yani aynı yemek olur da kalırsa 2 gün.

ana yemek + pilav oluyo genelde
en az 2 gün yeriz

bana kalsa bir hafta yerim, eşim iki öğün üst üste bile yemez :(
iki çeşit yemek pişiyor ( en az), evdeysek her gün pişiyor.

Esim de ben de calistigimiz icin genelde ya hic pismiyor ya da tek cesit + salata,cacik, karpuz vs oluyor.
Esim ertesi gun ayni yemegi yiyebiliyor, ben yemiyorum asla.

her gün, 1 ana yemek, 1 çorba, 1 salata ya da tatlı.

bazen de kahvaltıya kaçıyoruz akşamları.

Genelde ana yemek iki günlük oluyor, yanında değişik bir şeyle çeşitlendirmeye çalışıyorum. Bizim evde "ertesi gün aynı yemeği yemem" diyen olmadığından sıkıntı olmuyor. Bazen bakliyatlarda ayarı tutturamayıp 3 günlük bile yaptığım oluyor.

he he anne evi farkı
çorba sebze yemeği salata fiks hergün. yanında tatlı komposto antre tarzı bişeyler yahut cacık vb. bi çeşit fiks hergün. bir de pilav -makarna-erişte-kusskus tüveri bişey o da fiks hergün ekmek yiyen yok. vejetaryen kardeş yüzünden et yemeğini unuttuk nadiren pişer, olursa da köfte mangal gibi olur belki haftada 1 gün filan bunların yanında bi çeşit olarak.
annemin eli aza hiç varmadığı için bitmez ki bizde yemek! bitene kadar yesek 4 gün yenir de Allahtan ya misafir geliyor ya komşuya veriliyor filan yine de 2 diyelim...yemekleri ben yaparsam genelde 1 gün, ona göre yapıyorum.

Her güne ayrı yemek yapmaya vaktim olmadığından, hem işe giderken öğlen yemeği olarak götürebileceğim, hemde akşamları yemek için en az 3 güne yetecek yemek yaprım. Bu genelde 2 çeşit yemek, 1 çorba ve 1 salata...

2 cesit
1 gun

2 tür yemek ve her şeye rağmen bir hafta gidiyor

2 tür yemek ve salata
yemekler 2-4 gün yenir, salata hergün yapılır. çorbayı günaşırı ısıtıp yemeyi sevmediğimiz için çorba yok.

salmaya ne gerek var yahu. doktorunuzla konuşun. hamileliğinizin gelişimine ve genel durumunuza göre en uygun kıldan tüyden kurtulma metodunu önerir. ağdanın daha sert bir yöntem olması nedeniyle danışmak iyi olabilir.

bu arada Türkçe'yi katletmişim, fark ettim ama mobil siteden düzeltemedim, affola.

@kedili madam; son aylarda hareket edemeyeceğim gibi geliyor, eğilmek vs açısından

Kuaföre neden gitmiyorsunuz? Genital bölge için de artık eğilememeye başladığınız son iki ay eşiniz tıraş etsin haftada bir?

denildiği gibi hareket edememeye başladığınız dönemde kuaförden ya da eşiniz, anneniz, yakın bir arkadaşınız gibi birinden yardım alabilirsiniz. en kötü ihtimalle jilet kullanabilirsiniz. hamilelikte hormonlar nedeniyle ağda normalden biraz daha fazla acıtabilir. jilet buna iyi bir çözüm olabilir.

- yanılıyor olabilirim ama sanki melez çocuklara doku, ilik vs. nakli gerektiğinde aranılan nitelikteki şeyleri bulmakta daha fazla zorlanıldığını okumuştum. (yanlışsam bilen biri düzeltsin ben de doğrusunu bileyim.)

iyi çünkü normalde keşfedeceğin bir 'insan' iken, bir de kültür, yasam tarzı , ananeler oluyor.
iyi çünkü iki tarafta kendi kültürünün mutlu olduğu taraflarını öğretiyor karşı tarafa 'klasik turk erkeği/ kızı' olmuyor.
iyi çünkü hele ki ailesinin diline hakim degilsen ( ben değildim mesela) kayınvalide dırdırı olmuyor , aileler anlaşamayınca cok sukela, kimse o onu yaptı, dedi diye tepene binmiyor.
kötü çünkü;
genlerine işlemiş bir belli bir takım beklentiler var, kızsan ve turk tarafsan baba figürü olmuyor asla adam mesela ,
kötü çünkü tartışma olunca aileler araya girip barıştıramıyor,
kötü çünkü önemli günlerde iki tarafta kendi ailesinin yanına gitmeyi istiyor, hallolur demesin kimse biz 3.cü seneye giriyoruz hala bir yolunu bulamadık.
kötü çünkü biri hep ülkesini özlüyor 'dil' önemli etken tabii,
kötü çünkü boşanma da evlenme de problem

melezler hep guzel olur

suç değil

kürtçe site ise dns değiştirin. uğraşmasın kadın.

yok ermenice

yasaklı sitelere giriş bir aralar devlet adamlarının da dilindeydi hatta, girdikleri hakkında gibi bir şey söylemişlerdi. ( youtube içindi sanırım )

turistik girmesinde sıkıntı neymiş ki ?

AHL yabancilar polisi dedi ki, tum izinleri iptal edilmis (ama bunu yapan eski sirketi degil), ceza varmis bununla ilgili ( ki odeyelim dedim, buradan degil dediler, yabancilar subeden odeniyormus) Kelimenin tam anlamiyla problem nedir bilmiyoruz.

Taksim Mango outlet katı